Dışişleri Bakanı Hakan Fidan konuk olduğu Habertürk TV’de açıklamalarda bulunuyor.
Bakan Fidan’ın açıklamaları şöyle:
Küçüklüğümden beri Türk milli güvenlik sistemine bütün olarak bakmaya odaklanmış biriyim. Bunun askeri, istihbarı birçok ayakları var. Bütün milli güvenlik disiplinlerinin alt dallarının kendine has özellikleri var. Dışişleri Bakanlığı’nda MİT’ten daha stratejik konularda yer alıyorsunuz. MİT’te ağırlıklı olarak operasyonel, kontrespiyonaj, istihbarat toplama oluyordu. Şimdi o bilgiyi kullanan makamdayız. Dışişleri Bakanlığı’nda kapalı ve açık kaynaktan çok bilgiye ihtiyacınız var. Zihinsel, stratejik, perspektif olarak bakanlığın sorumluluğu biraz daha ağır.
Bayramın birinci günü İsviçre’de Ukrayna Barış Konferansı vardı. Oraya görevlendirmişti sayın Cumhurbaşkanı. İkinci günü döndüm, annemin elini öpmeye gittim. Bayram esnasında da uluslararası ilişkilerde olaylar durmuyor. Sürekli mesai gerektiriyor. Bayramda bir yere gitmedim, burada Ankara’daydım.
TÜRKİYE, BRICS’E ÜYE OLACAK MI?
Özellikle Cumhurbaşkanımızın vizyonu çerçevesinde uyguladığımız politikada eksen kayması gibi bir konuyu gündemimizden çıkaralı çok oldu. Bizim kendi menfaatimiz, ilkelerimiz, duruşumuz neredeyse onun arayışı içerisindeyiz. Ait olduğumuz ittifaklara muhataplarımızın bağlı olması da önemli. Alternatif ekonomik platformları yakından takip etme noktasındayız. Brics’i farklı yapan Rusya’nın, Çin’in orada olması. G-7 daha fazla siyasi konuların aynı medeniyet alanını düşünen ülkelerin bir araya geldiği yer. Brics, ekonomik amaçlı bir platform. Kural temelli, yapısal bir hali yok. Brics’in AB’ye nazaran farklı ve güzel tarafı bütün medeniyetleri, ırkları bünyesinde barındırıyor olması. Biraz daha kurumsal hale dönüşebilirse ciddi fayda üretir. Bizim buradaki ilişkilerimiz, diyaloglarımız son derece normal. Brics üyesi ülkelerle ilişkilerimizi iyi tutmaya çalışıyoruz. Dış ticaret hacminin en yüksek olduğu iki ülke Çin ve Rusya, Brics üyesi. Ülkemizin dış politika rotasını daha sağlıklı yürütebilmek için bu çerçevede bakmak lazım. İlişkimiz var, görüşmelerimizi, müzakerelerimizi yapıyoruz Brics üyesi ülkelerle. Onlar da zaten evrim sürecindeler. Bir Gümrük Birliği, ortak para birimi, serbest ticaret anlaşmalarının hayata geçtiği bir yer değil. Kredi verme sistemini çalışıyorlar. Kendi aralarında yerel para birimiyle ticaret yapıyorlar. Bu bizim de taraf olduğumuz konu. Dolarsızlaştırmada çalışmalar var. Siyasetin dayattığı bir strateji bu. Biz hem AB adaylığı hem diğer ekonomik işbirliği teşkilatlarında üyeliklerimiz var. Asya Pasifik’teki devasa ekonomik platformda daha ileri üyelik için başvurumuz olması söz konusu. Platformların birbirlerine alternatif değil tamamlayıcı olarak görmek lazım.
AB’de kural temelli bir işleyiş var. Biz AB ile olan ilişkilerimizin seyrinde bugünkü durumda olmasaydık, AB ileri adım atma konusunda irade koyabilseydi, aslında bizim buradaki belli konulara bakış açımız daha da değişebilirdi. Şu anda NATO’da askeri ittifak konusu var. Ekonomik ittifak alanı aynı şekilde somut hale gelmiş değil. Dolayısıyla arayışlarımız devam etmiş durumda.
PUTİN İLE HANGİ KONULARI GÖRÜŞTÜ?
Sadece sayın Putin’le değil bütün aktörlerle bir araya geldik. Uzun görüşmelerimiz oldu. En sonunda sayın Putin tarafından kabul edildim. Sayın Cumhurbaşkanımızın gönderdiği mesajlar var. Onları detaylıca görüşme imkanımız oldu. Sayın Cumhurbaşkanı önümüzdeki günlerde Kazakistan’da bir araya gelme ihtimali olacak. Bizim Rusya ile şu anda Suriye alanı fevkalade önemli, ikili işbirliğinde enerji konuları fevkalade önemli, ticaret hacmi, Türk firmaların durumu var. Türk firmalarıyla bir araya geldim. Karşı karşıya geldiği konuları ele aldık. Genel itibarıyla memnunlar. Diğer taraftan Ukrayna meselesi fevkalade önemli. Biz durduğumuz yeri söyledik. Devam eden savaşın bölgeye ve dünyaya maliyeti çok fazla daha da vahimi bu risk büyüyebilir, yayılabilir. Coğrafi, metodik olarak yayılabilir. Nükleer silahlar gündeme gelebilir. Çin ve Rusya seyahatinde şunu gördüm. Savaş başka yere sıçramadı ama dünyada bölümlenmenin daha arttığını görüyoruz. Rusya, Çin, İran yapısal ortaklığa doğru gidiyorlar. Bu savaşın meydana getirdiği yaygınlaşma. Ukrayna konusunda barışın esas olduğunu, Rusya’nın duruş belirlemesi gerektiğini muhataplarımıza ilettik. Nitekim 2 gün sonra Sayın Putin, Rusya’nın Ukrayna savaşını durdurma şartlarını madde madde sıraladı.
Sayın Putin’in bunu dile getirmesi önemliydi. Bizim en büyük endişemiz savaşın devam etmesi. 500 binden fazla öldüğü ülkenin altyapısı ile yok olmak üzere olduğu. Savaşın Rusya’nın içine taşındığı durumdayız.
Müzakere süreci için bir zemini her zaman görüyorum. Ona biraz yardımcı olmak gerekiyor. Avrupa’da ve ABD’de kritik seçimler var. Biraz beklenmesi yönünde gidişat var. Taraflar barışı, müzakereyi, diyaloğu dillendiren ilk taraf olarak pozisyonlarında zayıflık göstermek istemiyorlar. Ciddi seferberlik var. Bu yapısal hale dönüşüyor.
Sayın Putin başta olmak üzere nükleer silah kullanma noktasında tereddütü olmayacağını ifade ettiler. Bizim tam da ilk başından itibaren altını çizdiğimiz, uyardığımız konu. Savaş devam ettiği sürece bu risk devam edecek. Bundan kaçış yok. Her taraf oyun değiştirici yöntemleri kullanmak zorunda kalacak. Kıvılcımla başka yerlere sıçrama durumu var. Karadeniz havzasındayız. Güneyimizin, Akdeniz’in doğusunda devam eden İsrail yüzünden güvenlik sorunu, kaotik ortam var. Bunları iyi okumak, iyi yönetmek gerekiyor. Türk diplomasisinin savaşları durdurma noktasında çaba var. Sayın Cumhurbaşkanımızın iradesi bu yönde.
“PUTİN’İN TÜRKİYE ZİYARETİNİ BEKLİYORUZ”
Suriye ile ilgili Rusların ve bizim tarafın başardığı en önemli şey rejimle muhalifler arasında savaşın şu an itibariyle devam etmiyor oluşudur. Astana süreçleri başka formatlar şu anda bunu mümkün kılıyor. Bu sessizlik dönemini Suriye rejimi akıllıca değerlendirse. Yurt dışına kaçmış gitmiş milyonlarca insanı geri getirip, ülkeyi yeniden yaparak fırsat olarak değerlendirmeli. Rus meslektaşlarımızla yaptığımız görüşmelerde bunun altını çizdim. Suriye’nin kendisi için yapması lazım bunu. Mültecilerin geri dönmesini önemli görüyoruz. İktidarı, muhalefetiyle bütünleşik bir hale gelmiş Suriye’nin, PKK terörü ile mücadelede önemli aktör olacağını düşünüyoruz. İsrail’in operasyon yapıyor olması, çeşitli milis gruplar meseleyi daha karmaşık hale getiriyor. Bizim dinamik politika önemli önemli.
Sayın Putin’in Türkiye ziyaretini bekliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın davetleri olmuştu. Onların ve bizim seçim süreci oldu. Önümüzdeki günlerde bu konular oturulur, konuşulur diye düşünüyorum.
Washington’da NATO zirvesinde önceliklerimiz, bir önceki yıl ve ondan önceki yıl Madrid’de şekillenen politikalarımızın devamı niteliğinde. Terörle mücadele konusunda Türkiye’nin endişelerini anlayacak ve kapsayacak hassasiyet gösterilmeleri. Madrid’de bunu gündeme getirdik, yapısallaştırdık. NATO ülkesi üyelerinin birbirlerine savunma sanayinde kısıtlama getirmemeleri konusundaki hassasiyetlerimizi dile getirdik. Büyük ölçüde giderdiğimiz, giderilmesi gereken konular var. Güney tabanlı tehditlerin yakından gözetilmesi önemli NATO ittifakı çerçevesinde. NATO üyelerinin kendi içinde dayanışmasının sayın Cumhurbaşkanımız tarafından gündeme getirilmesi söz konusu olacaktır.
“YPG KONUSUNDA 3 ÜLKEYLE SORUNLUYUZ”
Bu konuda 2,5 aktif üye var YPG konusunda problemli olduğumuz. ABD, İngiltere ve biraz da Fransa. Amerika’nın oradaki varlığını devam ettiriyor. Biz her düzlemde bu sıkıntıyı gündeme getiriyoruz. Bunun ittifakın ruhuna aykırı olduğu, Türkiye’nin böyle bir gerçeklikle yaşamayacağı konusunda mümkün olan en üst diplomasiyi yürütüyoruz. Karşı taraf size anlamsız davranıyorsa burada kendi çıkarından ziyade size yönelik kasıt olduğu açıktır. Ortaya koyacağınız başka davranış modelleri var. Amerika ve İngilizlere hep şunu söylüyoruz; sizin terörle mücadelede hassasiyetin daha fazlasını biz PKK ile mücadelede taşıyoruz. Bu tehdit kendi kendini kaldırana ve başka şekilde kaldırılana kadar devam edeceğiz. Belli bir anlayış düzeyine ulaştığımızı düşünüyorum. Karşı tarafın elinde herhangi haklı argüman yok. Bunların bize karşı olmadıklarına dair ellerine argüman yok. Niyetlerimizin ne kadar ciddi olduğumuzu biliyorlar. Sayın Cumhurbaşkanımızın iradesini defaatle göstermiş durumdayız. Sabır ve akılla bu konuda belli bir noktaya gelinmesini, PKK’nın aramızdan çekilmesini istiyoruz.
“AVRUPA’DA AŞIRI SAĞ PARTİLERİN YÜKSELİŞİNİ TEHDİT OLARAK GÖRÜYORUZ”
AB meselesini sistemli bir şekilde konuşuyoruz. MİT’te iken Avrupa’da aşırı sağı tehdit kategorisinde takip ettiğimiz konuydu. Aşırı sağı Avrupa’nın kendisi de tehdit olarak görüyor. Tehdit tanımına girdiğimiz için soydaşlarımıza tehdit oluşturan hususları da tehdit algılıyoruz. Aşırı sağın Avrupa’da sabıkalı bir tarihi var Avrupa’da Türk ve Müslümanlara yönelik olarak. Aşırı sağın yükselişi kimin için ne ifade ediyor Avrupa’da? Ben diyorum ki; Avrupa ülkeleri, özellikle merkezi Avrupa ülkeleri zaten Türkiye ile olan ilişkilerinde hep aşırı sağ iktidardaymış gibi politika izliyorlar. Biz Türkiye’yi AB’ye alırsak aşırı sağ güçlenecek diyorlar. Burada mesafeli politikadan bahsediyorlar. AB kendisini öyle yapıyor. Aksini ispat etmek durumunda olan onlar. Şu ana kadar ispat etmediler. Olanı anlatıyoruz, suçlamıyoruz. Türkiye ile olan ilişkilerinde aşırı sağ iktidardaymış gibi oldu. Biz bazen diyoruz ki, kendileri gelse de onlarla görüşsek. Hitler’e karşı, faşistlere karşı savaş vermiş bir Avrupa var ama şimdi o temellere ters bir Avrupa var. Kendi eleştirisini yapmadı, bugün bunu yaşıyor. Avrupa aşırı sağın kendi içindeki problemler, dinamiklere yakından bakıldığında enteresan açmazları içeriyor. Orada da çok ciddi zavallılık ve tarihsel zavallılık söz konusu.
Avrupa’daki değerlerin aşındırılması durumu. Avrupalı sağcı liderle de konuştum. Acayip bir kafa karışıklık var. Aile sisteminin yok olduğunu söylüyorsunuz, bunun yanında bunu savunan Müslüman nüfus var. Göçmen karşıtı olmakla medeniyet karşıtı olmanın arasına sınır çizmeniz lazım diyorum. Cevap yok, haklısın diyorlar. Kestirmeden, oy kazanmak için kimlik siyaseti yapıyorlar. Yabancı olanın kötü ve tehdit olduğunu söyleyerek oy topluyorlar. Türk dünyasına karşı, İslam’a karşı ötekileştirme hareketi Avrupa’da kendini var eden değerler zincirinin tersi. Bu imtihanı nasıl aşacaklar göreceğiz. Bazen bakıyorsunuz, onlar da kendi pragmatizmlerini ortaya koyuyorlar.
Bizim en büyük hazırlığımız tehdidin geldiğini görüp, o sınırlar içinde egemen olan aktörle oturup konuşmak, meselenin takibini yapmak. Bu konu bazen kamusal siyaseti ilgilendirdiği için hassas oluyor. Kendi siyasal tabanlarından dolayı bu konuyu konuşmak istemiyorlar. Türklerin, Müslümanların durumu ne olacak? Konsolosluklarımız sürekli bizi bilgilendiriyor. Trendleri görüyoruz. Provokasyon mu var, seçimlere yakın mı oluyor, ekonomi kaynaklı mı?
“AVRUPALI LİDERLERDE SAHİCİLİK YOK”
Avrupa Birliği’nde jeostratejik çerçeve üzerinden üyelik ilişkilerinde teknokratlarla konuştuğunuzda Avrupa’nın daha bağımsız, kendinden emin bir jeostratejik aktör olması için Türkiye ile beraberliği önemli. Hatta Türkiye’nin beraberinde getirdiği dünyanın burada olması daha önce başlatılan medeniyetler ittifakı kavramının burada somutlaşma meselesi insanlık ve Avrupa için bir fırsat. Bu AB’de çok rahat tartışılan konu değil. Avrupa’daki siyasal partiler kimlik siyaseti yaptığı için. Jeostratejinin faydasını sokak diline indirmede bir problem alanı var. Bütün demokrasilerde bu alan problemli alan. Sahici bir deneme içine giren de yok. Sahici liderlik gösteren, Cumhurbaşkanımıza da arkadaşlık yapmış Avrupalı liderler vardı. Şimdi görmüyoruz. Farklı bir şey söyleyen yok. Herkes ucuz yoldan oy alıp iktidarda kalma peşinde. Jeostratejik olarak atmadığınız adımların halkın ekonomisini, sağlığını, güvenliğini nasıl etkilediğini anlatmıyorsunuz. Bunu anlatmadığınız zaman bugünkü sorunlarla karşılaşılıyor. AB’nin karşı karşıya kaldığı sorunlardan biri de transatlantik yapı içinde ne kadar otonom hale gelecekler ne kadar ABD’ye bağlı kalacaklar? Bu mümkün mü? Avrupa kendi barışını devam ettirebilecek mi? Daha yaşamsal konu bu.
Bence dünya bu tehdidi ciddiye almalı. Bu gerçekten hesabı kitabı yapılmış mesele. Gazze’deki katliam, soykırım insanlığı ortadan ikiye bölen soykırım. İnsanlığın aynı noktaya geldiği konu. Bunun karşısında duran bir yapı var. Bu yapının Ukrayna’da devam eden bir sorunsalı var. İki savaş, dünyadaki ekonomik rekabet, yapay zekanın beklenmedik atağa kalkmasıyla ‘teknolojik üstünlük kimde olacak?’ sorusunu birdenbire öne çekilmesi. Normal piyasa şartlarında giden bir konu. Şimdi burada ortaya çıkan potansiyeli o kadar büyük ki.
Teknoloji tarihinde şöyle bir şey oluyor. Buna ömür biçenler vardı. Daha hızlı gerçekleşti. Şimdi bunun üzerine yapay zekayı hayata geçirmenin yolu yüksek kapasiteli mikro işlemcileri geliştirmek. Grafik tabanlı mikro işlemcileri geliştiren firma dünyanın en değerli şirketleri oldu.
Son dakika gelişmelere anında ulaşmak için Haber7 uygulamasını akıllı cihazlarınıza (iOS, Android) kurabilir, Twitter’da @Haber7 hesabını takip edebilirsiniz.
App Store Google Play Takip Et
GÜNDEM
04 Ekim 2024SPOR
04 Ekim 2024GÜNDEM
04 Ekim 2024SPOR
04 Ekim 2024SPOR
04 Ekim 2024GÜNDEM
04 Ekim 2024GÜNDEM
04 Ekim 2024